Madenlerin ve madencilerin Türkiye’nin gelecek hedeflerine
ulaşmasında ilk sıralarda geldiğini ifade eden Türkiye İhracatçılar
Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim
Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, “Türkiye hedefleri büyük olan
bir ülke. Tarımdan sanayiye kadar her alanda ülkemizde gelişim
hedefleniyor. Bu da ancak var olan kaynaklarımızın yani madenlerin
üretime kazandırılmasıyla olur. Örnek vermek gerekirse elektrikli
otomobillerde dizel otomobillere göre 6 kat daha fazla madene
ihtiyaç duyuluyor. Sadece bu örnek bile madenlerin değerini
bizlere çok net bir şekilde gösteriyor. 2040 yılına gelindiğinde
bazı madenlere bugünden 15-16 kat daha fazla ihtiyaç duyulacak.
Gelecek için bakır, lityum, kobalt, nikel, alüminyum, grafit, silisyum
gibi birçok mineral kritik olacak. Yani geleceğin inşasında madenler
başrolde olacak. Türkiye olarak da buna göre hareket etmemiz
gerekiyor.” dedi.
Maden sektöründen 6,5 milyar dolarlık ihracat
2022 yılında Türkiye’nin ihracatı 254 milyar dolar seviyesini
aşarak rekor kırdı. Türkiye’nin ihracatına 6,5 milyar dolarlık
katkı ise maden sektöründen geldi. Maden sektörünün 2022 yılı
ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,13’lük artışla 5
milyar 927 milyon dolardan, 6 milyar 469 milyon dolara yükselmiş
oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu
Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim
Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, “2022 yılına başlarken
kendimize 7,5 milyar dolarlık bir hedef belirlemiştik. Ancak
dünyada yaşanan gelişmeler nedeniyle hedefimize ulaşamadık.
Tüm zorluklara rağmen ihracatımızı yine de artırmayı başardık.
2023 için de dünyadaki gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor.”
diye konuştu.
ABD VE AB’DEKİ RESESYON ETKİLİ OLDU
2022 yılı ihracat rakamlarını değerlendiren Türkiye İhracatçılar
Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden
İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem
Çetinkaya, “2022 başında 7,5 milyar dolarlık ihracat hedefiyle
yola çıkmıştık. İlk 6 ay yüzde 25’lik artışla devam ediyorduk.
Ancak, sonrasında ABD’deki ve AB’deki resesyonun etkilerini
görmeye başladık. Çin’de de koronavirüs etkileri devam edince
sektörün ihracatı yavaşladı. Bu gelişmeler dikkate alındığında
hedefimize ulaşamadık. Ancak, yine de maden sektörü olarak
yüzde 9,13’lük ihracat artışını yakalamayı başardık. 2022’yi
yaklaşık 6,5 milyar dolarlık ihracatla kapattık. 2022 yılında ürün
grubu bazında metalik cevherler 2 milyar 172 milyon dolarla
maden sektörünün ihracatında ilk sırada yer aldı. İkinci sıra, 2
milyar 96 milyon dolarlık ihracatla doğal taşların oldu. Üçüncü
sıradaki endüstriyel mineraller ihracatı 1 milyar 357 milyon dolar
olarak gerçekleşti.
Gelecek yıl için de benzer durumlarla karşı karşıyayız. 2023’ün
ilk 6 ayında ihracatımızın çok artmasını beklemiyoruz. Eğer
söz konusu şartlarda bir değişim olmazsa 2023 yılı ihracatının
2022 yılının gerisinde olacağını tahmin ediyoruz. 2023’ün ikinci
6 ayından sonra dünyada yaşanan gelişmeler farklılaşırsa,
ihracatta 2022 ile aynı seviyeleri yakalayabilir ya da bir miktar
yukarı çıkabiliriz.” diye konuştu.
‘VAR OLAN KAYNAKLARIMIZI ÜRETİME KAZANDIRMALIYIZ’
Madenlerin ve madenciliğin ülkenin geleceğinde çok büyük bir yere sahip
olacağının altını çizen Rüstem Çetinkaya, “Madencilik ülkenin hammadde
bağımsızlığını yakalamasında en önemli sektörler arasında yer alıyor. Madenlere
gelecek yıllarda çok daha fazla ihtiyaç duyulacağı çok açık. Koronavirüs döneminde
net bir şekilde gördük. Paranız olsa da ürüne, hammaddeye ulaşamıyorsunuz.
Hammadde için en önemli kaynak da madenler ve madene duyulan ihtiyaç da
her geçen gün artıyor. Örneğin; dizel bir otomobile göre elektrikli otomobillerde
6 kat daha fazla maden kullanılıyor. Yapılan bir araştırmaya göre 2040 yılına
gelindiğinde bazı madenlere bugünden 15-16 kat daha fazla ihtiyaç duyulacak.
Gelecek için bakır, lityum, kobalt, nikel, alüminyum, grafit, silisyum gibi birçok
mineral kritik olacak. Türkiye olarak da buna göre hareket etmemiz gerekiyor.
Yani geleceğin inşasında madenler başrolde olacak. Kobaltı ele aldığımızda
dünyadaki en büyük kobalt kaynakları Kongo’da bulunuyor. Ancak kobaltın
işlemesi Çin’de yapılıyor. Eğer hammadde konusunda bir kriz olursa ortada
kalırız. Bu yüzden var olan kaynaklarımızı üretime kazandırmalıyız.” ifadelerini
kullandı.
MADENCİLER ÜLKENİN GELECEĞİNİ İNŞA EDİYOR
Maden sektörü olarak ‘önce insan, sonra çevre, sonra maden’ anlayışıyla
hareket ettiklerinin altını çizen Rüstem Çetinkaya, “Türkiye’de madenler üzerinde
oluşturulmaya çalışılan olumsuz bir algı var. Ancak biz bunun doğru olmadığını
her platformda dile getiriyoruz. Madeni biz tarımdan ayrı düşünmüyoruz. Hatta
tarımı ilk sıraya alıyoruz. Tarım sektörü ile birlikte hareket etmek istiyoruz. Maden
sektöründe yaşananları basına, sivil toplum kuruluşlarına, çevreci kuruluşlara
göstermek, beraber hareket etmek istiyoruz. Tarımı önceleyen, tarımı sahiplenen
önceliği insan olan bir politika ile hareket ediyoruz. Maden sektörünün ülkenin
gelişimi için çok önemli olduğunu söylüyoruz. İşte bu yüzden madenlerin ve
madenlerde çalışan ülkenin geleceğini inşa eden madencilerin seslerinin daha
çok çıkmasını amaçlıyoruz. Maden sektörünün ve madencilerimizin Türkiye’nin
hedeflerine ulaşabilmesi için vazgeçilmez olduğunu tüm kesimlere yorulmadan
anlatmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.