EDİTÖRDEN

Sevgili Okurlar;

37. sayımız ile huzurlarınızdayız. Bu sayımız mevcut dağıtım ağımıza ilaveten Verona ve Duabi’de dağıtılacak. Ayrıca soft copy gönderimlerimiz ile de 20.000’i aşkın okuyucuya ulaşıyoruz. Bu da bizi ayrıca sevindiriyor.

2019 yılı zor bir yıl olacak demiştik, öyle de oluyor. Yılın son çeyreğine girerken 2020 yılı da pek ümit vermiyor açıkçası. Tek çözümümüz, artan üretim maliyetlerine rağmen üretmek ve ihraç etmek. Global pazardaki daralmaya rağmen ihracat yapmaya gayret ediyoruz. Mevcut yasa ve mevzuatlarla, kurumlar arası dialog eksiklikleri nedeniyle üretim yapabilmek neredeyse deveye hendek atlatmak gibi…

Jeoloji Mühendisi Bir Mermer Madencisi olarak son günlerde tüm ülkemizi neredeyse kuşatan bir konuya duyarsız kalamazdım… “Kaz Dağları” meselesi. Kaz Dağları özelinde başlayan tartışmalar giderek tırmanıyor. Ve maalesef “MADENCİLİK İSTEMEZUK” çular gerçeklerden uzak çarpıtılmış asparagas haberler ile neredeyse tüm madencileri VATAN HAİNLERİ olarak niteliyorlar. Ülkemize zarar veren bir sektörmüş gibi cezalandırılmamız gerektiğine hükmediyorlar. Öyle ya; biz çevremizi-ormanlarımız-topraklarımızı ve hatta gelecek nesilleri hiç düşünmüyoruz…

Şunun altını çizelim! Kaz Dağları’nda yasalar çiğnenmiş ise, ve çiğnenmeye de devam edecek ise hepimiz tüm madenciler buna karşı çıkarız!

Ancak: gelişmiş ülkelerin, gelişme seviyeleri madenciliğin gelişimi ile doğru orantılıdır. Arabanızdan, Bilgisayarınızdan, Telefonunuzdan, Televizyonunuzdan, Buzdolabı- Çamaşır Makinası- Fırınlarınızdan, Uçak-Tren ve Gemilerden, kullandığınız kara ve demir yollarından, Isınma sistemlerinizden, sağlıkla ilgili tüm makine ekipmanlardan ve daha da basiti kullandığınız gözlüklerinizden vazgeçebilir misiniz? Sanatçılarımız; boyalarınızdan, kullandığınız enstrumanlarınızdan mikrofonlarınızdan vazgeçebilir misiniz? Vazgeçebiliriz derseniz, gücümüz yeter her madeni ithal edebiliriz derseniz o da olur! Biz yerbilimcilerde, madencilerde yer kabuğunu kazmayız olur biter!

Arkadaşlar; yeri kazınca Televizyon, Bilgisayar, Araba çıkmıyor! Yerbilimciler bu malzemeleri üretmek için gereken madenleri araştırıyor-buluyor. Yeri gelmişken bir şeyi daha hatırlatalım: “…Madenciliğe karşı değilim ama benim yakınımda- yöremde olmasın…” Yok Böyle Bir Şey! Milyonlarca yılda oluşan malzemenin yerini değiştiremeyiz. Madenler bulundukları yerde üretilmek durumundadır. Taşınamaz ve nakledilemezler. Kaldı ki yapılan yatırımlar kadar kırsalda yaratılan istihdamı da göz ardı etmemek gerekir. Ormanlarımız hepimizin geleceği! Hayatımızın olmazsa olmazı… Pekiii; orman alanlarımızın yalnızca binde 3’ ünde madencilik yapıldığını ve Orman Genel Müdürlüğünün özel gelirlerinin % 60’nın Madencilik faaliyetlerinden kazanıldığını biliyor musunuz? Öte yandan; yangınlar, turizm için kesilen ağaçlar, yol yapımı için ormanlardan kazanılan alanlar… Bunları nereye koyacağız?
“Efendim; yer altı zenginliklerimizin yabancı şirketler tarafından işletiliyor, üstüne bir de teşvik veriliyor” Evet! Ama; yasal olarak yabancı şirketlerle evliklere, ruhsat ve teşvik verilmesinde engel yok ki! Mevzuyu derinlemesine öğrenince, eminim herkes elini vicdanına koyup düşünerek daha akılcı çözümler üretecektir

Biz madenciler de pek çok konudan şikayetçiyiz! Ama sesimizi duyan yok!

Çok sık güncellenen, gittikçe karmaşık bir hal alan yasa ve mevzuatlar yerine, hemen hiç vakit kaybetmeden ilgili tüm paydaşların ve sivil toplum kuruluşlarının da aktif katkıları ile YERLİ VE MİLLİ Maden Politikasına gereksinim var. Yoksa Tarım ve Hayvancılık da olduğu gibi diğer sanayi dallarında da ve hatta zengin rezevlerimize rağmen mermerde de İthalat yapmak zorunda kalacağız.

“Zengin Dağların Fakir Bekçileri” olmak istemiyorsak; bunun tek bir yolu var: Yerli ve Milli bir Maden Yasası. Tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi...